5 Aralık 2023 Salı

CİNUÇEN TANRIKORUR BEYİN VEFATI İÇİN TARİH

 Merhum Cinuçen Tanrıkorur beyin vefatı için tarih düşürmüştüm

Vefat: 28 Haziran 2000 O sînede aşk, o dîdede Hak, o giryede HÛ Coştum o gönülde hey canânım semazen diye Şeş cihetten geldi bir âh, ki dediler tarihini; "ŞOL ÂLEM BİR ÀRİFİ GÖRDÜ CİNUÇEN DİYE" Hicri 1421

Mustafa Aydın


3 Ocak 2021 Pazar

MUSTAFA AYDIN, ZAMAN'DA ÇALIŞIRKEN FETÖ'NÜN YAHUDİLİĞİNİ NASIL YAZDI? 2013'TEN SONRA NASIL MUHALEFET ETTİ? TUNCAY OPÇİN, KOVULSUN DİYE NASIL HEDEF GÖSTERDİ?

HERŞEY BELGELİ, İSPATLI!

Hayatı boyunca Fetullah Gülen'i himaye eden, Hizmet Vakfı kurulurken Fetullah Gülen'le birlikte hizmet edeceğine dair protokol imzalayan, Fetullah'ın dini bozduğu ortaya çıktığında onu korumak için 1996 yılında lahika yayınlayan, yakın çevresi kripto FETÖcülerle dolu olan, son olarak 5 Aralık 2020'de Gülen'in en üst düzey mollası Muhammet Nur Sungur ile SKANDAL ŞEKİLDE canlı yayın ders yapan Hüsnü Bayramoğlu ve onun desteklediği FETÖcü olduğu ortaya çıkan yeğeni Süleyman Yasin Akdeniz hadisesi ile karşı karşıyayız. Bayramoğlu'nun desteklediği ve hepsinin kripto FETÖcü olduğu garip bir ekip, FETÖ'yü bitiren Tahşiye Yayınevi grubuna ve o davanın en önemli tanığı olan Mustafa Aydın'a saldırıyor. Hedefleri FETÖ'yü bitiren Tahşiye Davası'nı ve mahkumiyetleri aynen Ergenekon davalarında olduğu gibi AİHM ve AYM eliyle ortadan kaldırmak ve bu davaları uluslararası hale getirerek hükümeti yıkmak. Bu ekip düzmece belge ve kupürleri firari FETÖcü Abdullah Bozkurt'a gönderiyor, o da Nordic Monitor adlı twitter hesabından iftiralarına devam ediyor. ŞEBEKE SON DERECE AÇIK ÇALIŞIYOR! Mustafa Aydın'ın Zaman'da çalıştığını dünya alem bilirken, FETÖcü Yasin Akdeniz, tam bir ters manyel operasyonuyla FETÖ adına tersine algı yürütüyor. "Tespit ettik, Zaman'da çalışmış, oradan maaş almış!" diyerek youtube yayınları yapıyor! Fakat Aydın'ın (@tirsaktaci) tek bir satır FETÖ'yü ve Gülen'i övdüğü bir yazı ortaya koyamıyor. Ancak kendisi ve Hüsnü abisinin (Sungur ile son skandal zoom yayını başta olmak üzere) onlarca FETÖ'yü övdüğü konuşması ve yazıları var. (Büyük çoğunluğunu dosyatv.com haber sitesinde yayınladık)


MUSTAFA AYDIN, ZAMAN'DA ÇALIŞIRKEN FETÖ'NÜN YAHUDİLİĞİNİ NASIL YAZDI?
2013'TEN SONRA NASIL MUHALEFET ETTİ?
TUNCAY OPÇİN, KOVULSUN DİYE NASIL HEDEF GÖSTERDİ?

Bakınız Mustafa Aydın (fetö'nün kapattırdığı @tirsaktaci twitter hesabında HEM DE ZAMAN'DA ÇALIŞIRKEN FETULLAH'IN PAKRADUNİ YAHUDİSİ OLDUĞUNU nasıl yazmış.! Tuncay Opçin ve diğer Zaman idarecileri nasıl zıp zıp zıplamış :))

(Mustafa Aydın Tırsak Taci, Aksiyon'da 150 hafta 2'şer sayfa mizah yazdı (1998-2001 arası). O yazılarında Sabataylara ve "Gülen örgüt"üne ince giydirmeler yaptığı için Dumanlı tarafından sayfası kaldırıldı!)
Mustafa Aydın Zaman'da çalışırken FETÖ'nün nasıl bir baş belasıymış buyrun görün. Belgeli İSPATLI!
Benim O hesabım kapalı ama benimle ilgili yazan Tuncay Opçin'in hedef göstermeleriyle ilgili linkler halen canlı olarak aşağıda ekledim.
2013 Gezi İhaneti'nde bayrağımızı kaldırdık, kovulana kadar da indirmedik.
Peki ey FETÖcülüğü ortaya çıkmasına rağmen hâlâ utanmadan FETÖ adına Mustafa Aydın'ı ve Tahşiye'yi hedef gösteren Yasin Akdeniz, sen FETÖ aleyhine ne yaptın? KOSKOCA BİR "HİÇ" olduğu gibi EN FANATİK FETÖCÜLERDEN BİRİYDİN!
Dosyatv'de ortaya koyduğum üzere o dönem "Fethullah Gülen Hocaefendi Hazretleri" diyor, diyalogçuluk yapıyor, kubbenin üstüne haç koyuyor ve yine o gün de Gülen'e karşı çıktığı için Tahşiye'ye saldırıyordun.
2004'te Gülen'i Süfyan ilan ettim sözün tam bir yalan.
- 2010-2016 arasında FETÖ'yü niye kutsadın?
HADİ İZAH ET! (Dosyatv'ye bakınız)
- Niye twitter, facebook ve youtube arşivini BİR FETÖCÜ'NÜN UYARISIYLA SİLDİN!!!
- Hepsini geçtik, niçin 8 Aralık 2020'de üst düzey FETÖ mollası Muhammet Nur Sungur'u sahte hesabın yerine gerçek hesabından savunarak kendini ele verdin! (Bu hatası yüzünden onu araştırdım ve bu yüzden Akdeniz'in kripto fetöcü olduğu ortaya çıktı. Yoksa o ana kadar ben onu FETÖ'yle uğraşan bir meczup zannediyordum. Meğer Gökçe Fırat Çulhaoğlu gibi süper bir sızma FETÖcü imiş.
- DİKKAT: Hâlen telegram ve whatsapp gruplarına katılan Anadolu'nun gerçek FETÖ muhalifi isimleri telefonlarıyla birlikte FETÖ'ye ihbar ediyor!)
***
Buyrun Mustafa Aydın, Zaman'da çalışırken Fuat Avni ekibini nasıl deli etmiş! (Destan gibi mübarek! Ve bunlar sadece Opçin'in yazdıkları!!!) https://twitter.com/YunusKapln13/status/663662351695134720
Benim ne yazdığımı merak eden de bu linke baksın lütfen:
"Abilerle FETÖ'ye sızdık" diyen zavallı, abilerinin de FETÖcülüğünü ifşa etmiş 🙂 Siz sızmadınız, zaten FETÖcüydünüz! Belgeleriyle ortaya koyduğumuz için aklınız yerinden oynuyor 🙂
- Mustafa Aydın, Zaman'da çalışırken FETÖ'nün Yahudi olduğunu yazmış! Ya sen ne yaptın? Al bak bütün delil ve ispatları burada: Cami kubbesinin üstüne haç koyup diyalogçuluk yaptın.
- Diyalog fitnesini eleştirdiği ve reddiye yazdığı için BUGÜN OLDUĞU GİBİ O GÜN DE TAHŞİYE YAYINEVİ'ne bu defalarca saldırdın!
FETÖ'NÜN FEDAİLİĞİNE O GÜN DE BUGÜN DE DEVAM EDİYORSUNUZ!
BUYURUN TUNCAY OPÇİN'İN MUSTAFA AYDIN'I ZAMAN'DA ÇALIŞIRKEN KOVDURMAK İÇİN YAZDIKLARI!

30 Haziran 2020 Salı

Ergenekon Erol Ölmez Atakurtlar Ordusu Kaan Soyak CIA,Ermenistan- arşiv

Ergenekon davasının tutuklu sanığı Erol Ölmez, mahkeme heyetine sunduğu yazılı dilekçesinde ilginç itiraflarda bulundu.

Kuvayı Milliye 1919 Derneği'nin çaycısı Ölmez, 1990'da askerken hayatının tamamen değiştiğini, usta birliğinde kendisini keşfeden kod adı "Çerkez Ali" olan kişinin askerliğini sonlandırarak kendisini çok özel bir birimin içine aldığını öne sürdü. Ölmez, dilekçesinde "Asıl adı 'Atakurlar' olan birlikte benim görevim istihbarat ve silahlı kanatta yetiştirilmiş, İstanbul Avrupa yakası, tüm Trakya dahil beni başkan yapmıştı. Daha sonra 1998 yılında kurulan Ergenekon yapılanmasında görev aldım ve 'Atakurlar' ismine ekleme yapılarak 'Atakurtlar Cumhuriyet Ordusu' Ergenekon'un sağ kolu olmuş, istihbarat ve silahlı kanadı oluşturulup Ergenekon'a dahil edilmiştir. Bu birim, şu anda olduğu gibi halen aktif haldedir. Ben çok özel olarak eğitim almış, en iyi şekilde yetiştirilmiş bir kişiyim. Atakurtlar Cumhuriyet Ordusu'nun bir askeriyim" dedi.

Ergenekon yapılanmasının Cumhuriyetçi, Ulusalcı ve Atatürk milliyetçileri tarafından kurulan 11 bir kişilik onursal üyesi olan bir yapılanma olduğunu belirten Ölmez, içinde her kesimden insanlar bulunduğunu, hizmet dışında bir amaçlarının olmadığını, silahlı örgüt olmayı kabul etmeyen mütevazi insanlar olduklarını iddia etti.

"CEZAEVİNE GİRDİĞİM GÜNDEN BENİ YALNIZ BIRAKTILAR"

Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopter kazasını sabotaj olarak nitelendiren Ölmez, bunun üstünün örtülüp faili meçhul bırakılacağını belirterek, "Bunun kaza değil de sabotaj olduğunu bilmekteyim. Başkanım daha birçok konunun şahidi olarak artık susmayacağımı, gerçeklerin günyüzüne çıkmasınının zamanı geldiğini söylemek isterim. Nedeni ise cezaevine girdiğim günden beni yalnız bıraktılar. Kimse sahip çıkmadı. Zaten ilk şart, 'Başına bir hal gelirse kendinle başbaşasın' denildi. Bu konuları ciddiye almanızı isterim. Muhsin Yazıcıoğlu'nun susturulmasını isteyen kişi şu an bir siyasi partide siyasi kimliğe sahip olan, aynı zamanda milletvekilidir. Yazıcıoğlu'nun ölümüne sebep olan kişi, aynı zamanda MİT'e çalışan Amerikan destekli kişidir. Bunları size anlatmamdaki sebebim, vicdanımın rahatsız oluşudur" ifadesini kullandı

17 Kasım 2007 tarihinde Ankara'da özel bir toplantıda kendisi, Çerkez Ali ve bir milletvekilinin yeraldığını, toplantıdaki konunun amacının Muhsin Yazıcıoğlu'nun nasıl susturulacağı olduğunu öne süren Ölmez, "Bunun karşılığında 10 milyon dolar para verilecekti. 2008 yılında olması beklenen bu konu, Ergenekon furyası patlayınca 2009 yılına kalmıştır. BBP liderine yapılan aslında sabotajdır" dedi.

"ÇERKEZ ALİ ÇOK KUVVETLİ BİR DEVLET ADAMIDIR"

Bosna Hersek'te savaştığını belirten Ölmez, bu süreçte çok sıkıntı ve zorluklar çektiğini dile getirerek, "1993 ortalarında İtalya'da Cenova'da bir süre otelde kaldım. Yanıma Çerkez Ali geldi. Abdullah Öcalan'ın geleceğini, Roma'da ve Milano'da kalacağının istihbaratını aldıklarını söyledi. Benim görevim ise ebediyyen Apo'yu susturmaktı. Öcalan'ı 6 gün bekledik. Ankara'dan otele gelen bir telefonla gelmeyip Şam'a gittiğini öğrendik. Beni Türk konsolosluğuna bırakıp, pasaportsuz olarak, bir Türk gemisine yerleştirdiler. Gemiyle Derince Limanı'na geldim. Sonra tekrar Çerkez Ali ile görüştük. Çerkez Ali, çok kuvvetli bir devlet adamıdır" dedi.

Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi'nin bütün amaçlarını bildiğini belirten Ölmez, "Taner Ünal denilen kişi, sahtekarın önde gidenidir. Bu gibi derneklerin kurulma aşamasında her zaman öncülük eden CIA ajanı olan kişi Kaan Soyak'tır" dedi.

"BAZI SIRLAR ZAMAN İÇİNDE KAYBOLUP GİTMİŞTİR"

Danıştay cinayetinin sanığı Alparslan Arslan'ın arkasında İBDA-C'nin olduğunu belirten Ölmez, "Tarikatların ve cemaatlerin içinde dönen dolapları, kanuna aykırı tüm işlerini ben bilmekteyim. Nedeni ise benim işim bu. Amaçlarının ne olduğuna gelince, Cumhuriyeti yıkmak, şeriatı geri getirmek. Bunun için de güçleniyorlar. Güçlerini de ABD ve İsrail'den alıyorlar. Türkiye'de dönen dolapları benim kadar bilen sayılı insan vardır. Eğer bendeki belgeleri medya ile paylaşsam, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında dava açılır ve dokunulmazlık zırhı ortadan kalkar. Bu ülkede kim kimdir ve kimin neyle uğraştığını ben çok iyi bilmekteyim. Benim işim bu. Eğer bildiklerimi birebir yaşadıklarımı anlatmış olsam ülkede sıkıntı doğar. Bazı sırlar zaman içinde kaybolup gitmiştir. Çünkü sırlar sır olarak kalmalıydı" dedi.

"BANA ARAPÇA DAHİ ÖĞRETİLDİ"

Kendisine verilen görevleri yerine getirip en iyi şekilde ülkesine hizmet ettiğini belirten Ölmez'in dilekçesinin son bölümünde ise şu sözler yer alıyor: "Avukatımın uyarısı üzerine susmak zorunda kaldım. Susmanın bana faydası olmadığını ve gerçeklerin günyüzüne çıkmasının zamanının geldiğini düşünmekteyim. Bu yazdıklarım bir itiraf değildir. Vicdan azabanın bana vermiş olduğu rahatsızlıktan dolayı konuşmanın zamanının geldiği kanaatindeyim. Görevim icabı birçok kılığa girdim. Yeri geldi tarikatçı oldum, yeri geldi özel yetkili bir insan oldum. Her anlamda en iyi şekilde yetiştirilmiş biri olarak bana Arapça dahi öğretildi. 1993'te Türkiye'ye geldiğimde, Bosna-Hersek'ten kalma sinir ve uykusuzluk çekmekteyim. Bu zamana kadar devam ediyor. Şu anda bile sinir ve uyku ilacı kullanmaktayım. Ben bu hayata istemeden kendiliğinden geçtim. Öyle zaman oldu ki asla çıkmak sözkonusu bile değildi. Maalesef şu anda tutukluyum. Ama şunu bilmelisiniz ki Çerkez Ali beni düşünmektedir ve ben eninde sonunda bu cevaevinden elbet çıkacağım. Yeter ki çark artık tersine dönsün. Çünkü dışardakiler bizi çıkarmanın savaşını veriyor"

KAAN SOYAK KİMDİR

Kaan Soyak Kimdir?

1961 yılında doğdu. Alyans-Tempo Denizcilik ve Taşımacılık Şirketi’nin Kurucu Başkanı ve ortağı. Aynı zamanda çeşitli Amerikan güvenlik şirketlerinin Ortadoğu’da danışmanı. Latin Amerika ve Karayipler Güvenlik Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ilk defa ABD hükümetinin Orta Asya ve Kafkaslar’a gönderdiği insani yardım yüklerinin kontrat olarak bu ülkelere teslim edilmesini organize etti. İlk Türk-Rus ortak firmasını kurup Türkiye’ye ilk Rus sermayesini getirdi. Türk-Ermeni İş Geliştirme Konseyi (TABDC) Türk tarafı Eşbaşkanı ve 1996’dan beri Türk-Ermeni ilişkileri üzerine çalışıyor. Ermenistan’ın bağımsızlığından sonra, iki ülke arasındaki ve Ermeni diyasporası ile Türk hükümeti arasındaki ilk temasları başlattı. Hem Türkiye hem de Ermenistan hükümetleri tarafından akredite olarak iki ülke ve iki toplumun yakınlaşması üzerine çalışıyor. Avrupa Ermeni diyasporası (TABDC-EU) ve Amerika Ermeni Diyasporası (TABDC-US) ile ilişki kurdu. ODTÜ Uluslararası İlişkiler mezunu.
ABD’ye yerleşen ve ABD vatandaşı olan Soyak aynı zamanda New York Rotary Kulüp Üyesi. New York Kulübü 1909 yılında kurulan dünyanın en eski rotary kulüplerinden birisi… Bu kulüp aynı zamanda rotary kulüpleri adına Birleşmiş Milletler’e danışmanlık yapan bir kulüp. Kaan Soyak kulübün bu konudaki yetkilisi dış ilişkiler sorumlusu.
Evli ve 2 çocuk babasıdır.
Kaan Soyak ve kardeşi Noyan Soyak’ın şirketi 1990’dan beri Rusya’da, 1994’ten bu yana ise ABD’de faaliyet gösteriyor. ABD yönetiminin insani yardım yüklerini taşımak için açılan Asya’ya yönelik ihalelere katılan ve Ermenistan ve Azerbaycan gibi destinasyonların ihalesini kazandıkça Ermenistan’a da taşıma yapmaya başladılar. Bu yükleri ülkenin içine kadar taşımak zorunda olduklarından Ermeni partnerlerle tanıştılar.
Soyak lojistik Amerikan firması olarak bu işi yapıyordu. Ermeniler bu işin arkasında Türklerin olduğunu öğrendiince Levon Ter Petrosyan’ın cumhurbaşkanlığı döneminde hükümet yetkilileri görüşmeye davet etti. Petrosyan’ın ağabeyi Telman Ter Petrosyan Soyak’lara Türk ve Ermeni işadamları arasında bir iş konseyi kurmalarını önerdi. Bunun çok faydalı olacağını düşünen Kaan ve Noyan Soyak öneriyi kabul etti. 1997’de Türk Ermeni İş Geliştirme Konseyi kuruldu. Konseyin Ermenistan’daki eşbaşkanlığını Arsen Ghazarian yapıyor. Kuruluşundan iki ay sonra Telman Ter Petrosyan vefat etti ve ardından Levon Ter Petrosyan cumhurbaşkanlığından ayrıldı.
TURKISH TiME Dergisinin 2002 Temmuz sayısında Noyan Soyak ile yapılan söyledi kendisine yöneltilen sorusuya “Konseyinizin adı Türk – Ermeni İş Geliştirme Konseyi. Amacınız sadece Ermenistan’la değil tüm dünya Ermenileriyle ilişkileri geliştirmek mi?”
“Ermeni diasporası dünyada çok geniş bir etki alanına sahip. Sadece ABD’de ya da Avrupa’da değil. Örneğin Rusya’da Moskova ticaret yaşamında büyük etkileri var. İran, Suriye, Lübnan hatta Arjantin’de bile etkin Ermeni diasporası var. Üstelik ticaret alanında son derece yetkin ve deneyimliler. Ermenistan’da bugün nüfus iki milyon ama dünya genelinde sekiz milyon daha Ermeni yaşıyor. Üstelik tahminime göre bunların yüzde 70’i Türkçe konuşuyor.” cevabını verdi.
5 Ocak, 2005 15:32:00 (TSİ) Manşet programında Mehmet Ali Birand’ın “Ermeni Lobisi” ile ilgili sorularını yanıtlayan Kaan Soyak:
“Ermeni Diasporası Amerika’da çok aktif bir kampanya içerisinde. Bu kampanyanın daha etkin olabilmesi için Amerika ve Amerika üzerinden de Avrupa’nın bütün kurumlarıyla, bütün siyasi yapılarıyla, bütün devlet yapılarıyla, valilikleriyle ve bütün bildiğiniz kurumlarıyla şu anda çok detaylı görüşmeler sürdürüyorlar. İki tane grup var diasporada. Yüzde 20’lik bölüm aşırı milliyetçi Taşnak Partisi ve bağlantılı kişiler. Diğer yüzde 80 ise diğer siyasi partilerle bağlantıları olmayan, genelde kilise üyesi bağımsız ve demokratik bir Ermenistan olmasını destekleyen kişiler.
Soykırımı konusu Taşnaklar’ın ekmek kapısı. Eğer bu konu ortadan kalkarsa Taşnakların da en büyük gelir kaynağı da ortadan kalkmış olacak. Dolayısıyla da tüm Ermenileri de birleştiren yegane unsur. Amerika ve Avrupa’daki kampanyaların başını Taşnaklar çekiyor. Aslında Diaspora Ermenilerinin arasında Türkiye’nin Avrupa’ya katılımına karşı açık bir düşünce ve açık bir tutum yok. Ancak, Avrupa Birliği içerisinde Türkiye’nin üyeliğini istemeyen ülkeler soykırım konusunu bir kılıf yaparak Türkiye’ye karşı olduklarını bu şekilde gösteriyorlar.” cevabını verdi.
02.03.2007 tarihinde Refarans Gazetesi’nden Nuray Başaran’ın Kaan Soyak ile yaptığı Söyleşi:
Poster gibi fotoğraf ABD Kongresi’nde dağıtıldı
Kaan Soyak, Türkiye ile Ermenistan arasında olumlu adımların atıldığı bir dönemde Hrant Dink’in öldürülmesinin çok kötü bir tesadüf olduğunu söyledi. Soyak, ‘Öyle bir insanın kaybolması tabii bizim yüzümüzü çok kötü bir hale getirdi, yani yüzümüzü kaybettik’ dedi. Soyak, Ermeni tasarısının ABD Kongresi’nden geçecek gibi göründüğünü de söyledi.
Yıllardır Türkiye’nin karşısına konulan Ermeni soykırımı iddiaları bu kez Türkiye açısından umutsuz ve ciddi bir vaka olarak karşımızda duruyor.
Günlerdir ABD nezdinde hem Türk hükümeti hem de parlamenterlerimiz birebir görüşmeler yapıyor ama gelen haberler hiç de iç açıcı değil. Son gelişmeleri iki ülke arasında hem siyasi hem de ticari ilişkileri sürdüren Türk Ermeni İş Geliştirme Konseyi Başkanı Kaan Soyak’a sorduk. Soyak, gelişmelerin ciddi olmakla birlikte hâlâ sorunun önüne geçilebilmesinin mümkün olduğunu söyledi. Soyak, şu anda ABD’den Türkiye resminin flu göründüğünü ve siyasi bir boşlukla karşı karşıya olunduğunu vurguladı.
Hrant Dink cinayeti, Türk-Ermeni ilişkilerini nasıl etkiledi? Dünyada nasıl algılandı?
Bu cinayet tabii ki hepimizi çok üzdü. Hiç beklemediğimiz bir anda, beklemediğimiz bir şekilde oluştu. Tam da ben Ermenistan’dan dönmüştüm cinayet olmadan 2 gün önce. Orada çok da iyi görüşmeler yapmıştık. Sınırların açılmasıyla ilgili bir konferansa katılmıştım ve her şey çok iyiydi. Hatta Dışişleri Bakanı Oskanyan’la da görüştüm. Tabii bunların içerisinde en son geldiğimiz nokta, Ermenistan tarafının istediği diplomatik ilişkilerin kurulması ve sınırın açılması talebi. Türk tarafının da istediği ortak bir tarih komisyonunun oluşturulması. Bu ikisinden birinin önce, birinin sonra olması yerine; her ikisinin de aynı anda ele alınması konusunda Oskanyan’dan olumlu görüş aldım. Bu, bizim Türk tarafının da istediği bir şeydi. Bu güzel haberle döndüm.
Kimler vardı, kimler temsil ediyordu, yoksa siz tek başınıza mıydınız?
Şimdi biz işadamı sıfatıyla tabii seyahatlerimizi yapıyoruz. Ancak Türkiye’ye gelince birçok kurumu haberdar ediyoruz. Bunların içinde Genelkurmay, Dışişleri, Milli Güvenlik Kurulu var. Yani tek başına yapılmış bir şey değil. Sonra 19 Ocak sabahı tam artık görüşmeler pozitife gidiyor, tarih komisyonu olabilecek derken, aynı gün Hrant Dink’in öldürülmesi bizim bütün çalışmalarımızı durdurdu. Hepimiz açıkçası ne yapacağımızı şaşırdık. Çünkü Hrant diyasporada belirli aşırı milliyetçi grupların önüne çıktığımızda tabii ben Türk olarak bir yere kadar anlatabiliyorum ama o bir Ermeni olarak Türk pasaportunu göstererek Türkiye’de ne kadar rahat yaşadığını, hiçbir sıkıntısının olmadığını, “Korunmaya ihtiyacın var mı” diye soranlara; “Hayır, niye korunmaya ihtiyacım var ki ben Türkiye’de yaşıyorum, Türküm” diyen bir insandı.
Öyle bir insanın kaybolması tabii bizim yüzümüzü çok kötü bir hale getirdi, yani yüzümüzü kaybettik. Ve hazin bir cenaze töreni yaşandı. En ilginci Fransa’dan ilk kez olarak Türkiye’ye bazı Ermenileri getirdik. Bunların içinde Fransa’da bu soykırım tasarılarını gündeme getirenler de dahil. Ertesi akşam, cenaze akşamı da onlarla yemeğe gittik. Orada hepsinin söylediği Türkiye’de bir şok yaşadıkları. Çünkü ilk kez hayatlarında Türkiye’ye gelmişler. Sabah otelden dışarı çıkınca “Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeniyiz” sloganlarıyla 100 binin üzerinde insan görünce bir şoka girdiler. Ve akşam “Keşke Türkiye’ye daha önce gelseydik. Biz bambaşka bir şey düşünüyorduk. Orada yürüyenler de Ermeni değil, Türklerdi. Yapılan jest bizi çok etkiledi” dediler. Bazı gruplar bana “Sence hepimiz Ermeniyiz, hepimiz Hrant’ız demek doğru mu, değil mi” diye sordu.
Bu Türkiye’de de çok tartışıldı…
Ben de dedim ki Dünya Kupası’nda Türkiye, Brezilya ile futbol maçı oynandığında Erivan’daydım. Bir otelde 100 kişiye yakın insan maçı seyredecekti. O gün ben Türk bayrağı tişörtleri götürmüştüm Erivan’a. Maç oynanırken oradaki yabancı görevliler ve Ermenistan’daki diplomatlar Brezilya’yı tutuyorlardı. Ermenileri de ben bir tarafa aldım. Türk bayrakları giydirdim üzerlerine, Türkiye diye bağırttırdım, “Bugün hepimiz Türkiye’yi tutuyoruz, bugün hepimiz Türküz” dedim bu maç için. Onlar da Türkiye diye slogan attılar.
Şimdi aklıma o çağrışım geldi. O gün hepimiz Türküz diyerek Ermenistan’daki Erivan’daki Ermeniler Türk olmadılar yani bu bir jest aslında. Bunun da böyle algılanması lazımdı.
Sonuçta tabii bu sloganın çok yardımı oldu Türk-Ermeni ilişkilerinin yumuşatılması için.
Ertesi gün Ermenistan Dışişleri Bakan Yardımcısı’yla bizim Ankara’dan gelen diplomatlarımız güzel de bir görüşme yaptılar. Bu görüşmede işte tarih komisyonu ve diğer sorunların da ele alınacağı durumun aynı anda ele alınması gündeme geldi. Ve şimdi bu konuda Ermenistan tarafından bir mektup bekleniyor.
Bu cinayetin tarihi bir tesadüf mü? Bu durum dışarıda nasıl algılanıyor?
Tabii Ogün Samast’ın yakalandığında Türk bayrağının önünde çekilen fotoğrafı bir devlet kahramanı gibi basına yansıdığında ertesi gün bu resim Amerikan Kongre üyelerine dağıtıldı. Şimdi tabii herkes tam o acıyla şok içindeyken böyle bir resimle de karşılaşınca, karşılarında sanki Türkiye devleti bundan suçluymuş gibi, ABD Kongresi’nde de böyle bir izlenim yaratılıyor. Bu resmi Kongre’de dağıtanlar da aşırı milliyetçi Taşnak kuruluşları.
Genelkurmay bu resimleri yayımlayan yayın kuruluşuna akredite yasağı koydu. ABD’de böyle bir şey yapılabilir miydi?
Hayır hayır kesinlikle yapamaz. Çünkü Türkiye’nin milli çıkarlarına yardım etmedi bu yayın. Genelkurmay’ı son derece haklı buluyorum. Yani o resimler Amerikan Kongresi’ndeki 435 üyenin eline ulaştı. Şimdi onu nasıl temizleyeceksiniz? Açılan yaraları temizlemek çok zor.
Söz konusu yayın kuruluşunu bundan bir süre önce Amerikalılar aldı biliyorsunuz.
Yani yayın kuruluşlarının sahipleri Amerikalılar, İngilizler, Fransızlar, Almanlar olabilir. Ancak ABD’de de bazı yayın kuruluşlarının sahibi, işte Murdoch gibi Amerikalı olmayan kişiler olabiliyor. Ama hiçbir zaman ABD’nin aleyhine bir yazıyı belirli kurumlara danışmadan koyamazlar. Bunun sahibi kim olursa olsun, bence bizim devlet olarak önlemleri kendimizin getirmesi lazım. CNN Türk’te de yayımlanabilir, ne oldu CNN Türk’ün de belirli bir yüzdesi Amerikalılara ait. Yani bence böyle bakmamalı.
Resmin etkilerinde kalmıştık…
Etkileri çok kötü oldu tabii bu resmin. Hâlâ onu temizlemekle meşgulüz. Yine de o 100 binin üzerinde insanın “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz” diye yürümesindeki olumlu etkiyi yok edemedi. O bir gerçek.
Sayın Abdullah Gül’ün seyahatinden sonraki haberler çok iç açıcı görünmüyor. Ermeni tasarısı geçecek mi?
Şimdi bizim Türkiye olarak geçmişte Kongre’ye bu tür Ermeni konularında yaptığımız temaslar yeterli değildi. Bence hem Sayın Bakanın hem de beraberinde gittiği heyetin Kongre üyeleriyle çok sayıda ilişkiye girmesi ve bizden de parlamenterlerin düzenli olarak gitmesi çok olumlu. Olumlu olduğu ölçüde de biraz geç kalınmış bir adım. Çok önceden yapılması gerekirdi.
Türkiye’nin lobi şirketi olarak Neo-con’larla anlaştığı, bunun da eksik olduğu yönünde haberler geldi.
Çok doğru. Ben ABD’de yaşıyorum. Biz maalesef yıllarca lobimizi tam anlamda yapamadık. Yani ne hükümetlerimiz ne de Genelkurmayımız anlatabildi. Yani öyle bir hep “arm wrestling diplomacy” dediğimiz bilek güreşi diplomasisiyle yaptık her şeyimizi. Ya benim yolumdan ya da öbür yoldan git. Oysaki Amerika’da siyaseti yapan kurumlar var. Birçok organizasyon birçok dernek var, birçok kurum ve acente var. Bunların içinde siyaset yapılıyor. Daha sonra Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na geliyor ki yürütülmesi için. Biz de hep o son nokta ile muhatabız.
Bu konuda Demokratlar etkili olacak galiba.
Tabii ki eğer tasarı gelirse zaten Demokratlar’ın oyuyla geçecek. Yani neo-con’lara kalsa yine geçirmezler. Lobi olarak çalıştığımız kuruluşa baktığımızda ise Türkiye maalesef neo-conlar da Demokratlar da gelse hep aynı kuruluşa veriyor lobi işlerini. Bu durum da enteresan.
Ne kadar zamandır aynı kuruluşa veriyor?
Benim bildiğim bir 8-9 yıldır aynı kuruluşa veriyor. Bunun yanında ABD’de yaşayan objektif konulara bakabilen birçok Türk asıllı Amerikalı var, onlara değişik görevler verilebilir. Hep tartışılan ABD’nin süper güç tanımıyla bir planı projesi var diyelim. Bu plan ve projeyi biz hep Amerikan Dışişleri Bakanlığı’ndan öğrenmek durumunda kalırsak gecikiyoruz, zaten Ermeni konuları da bunların içersinde.
Bizim daha detaylı birlikte çalışmamız ve bu planın yürümesinde önemli yerlerden zamanında ve doğru bilgi alabilmemiz gerekiyor. Ermeni konularında eğer tasarı geçerse ABD ile ilişkilerimiz bozulur diye tehdit ediyoruz. Irak için ABD’nin bize ihtiyacı var, üslerini riske atamaz diye düşünüyoruz. Bir taraftan bilmeliyiz ki Demokratlar zaten Bush’un Irak politikasına baştan beri karşılar, yani onlara gereken etkiyi verdiğini hiç sanmıyorum.
Tasarıya karşı olan ABD hükümeti de Türkiye’den bir jest beklemekte, bu jest ile aslında hepimiz bu tasarıyı engelleyebiliriz. Kanımca Ermeni sorununa kökten çözüm bulmak zorundayız.
Milletvekillerinin seyahatleri ertelendi.
Boşu boşuna gideceklerinden dolayı ertelenmesi doğruydu. Çünkü gidip de orada görüşeceğiniz kimse olmazsa boşu boşuna oluyor, harcırah parasına yazık.
Sınırların açılması, buna karşılık tarihin ortak olarak çalışılması konusunda bir anlaşmaya varılmıştı Ermenistan’da. Bu etkili olmaz mıydı mesela?
Çok olurdu. Tasarı çoktan rafa kaldırılmıştı bile. iki ülke arasında karşılıklı bir protokol yeterliydi.
Bunun için çok geç mi?
Bence çok geç değil. Türkiye’nin acilen bunu yapması lazım. Radikal bir jest herkesi rahatlatır hem de çok geç olmadan.
Peki bu öneriyi Türk tarafına söylediniz mi? Yaklaşım nasıl?
Tabii biliyorlar. Hem Sayın Başbakan, hem Dışişleri Bakanı biliyor. Herkes mantıklı karşılıyor ama “Acaba bunu yapmadan bir sonucu elde edebilir miyiz” diye bakıyoruz herhalde.
Başbakan Gürcistan’a gitti ve enteresan bir projeyi başlattı. Trenle İpek Yolu Projesi deniyor özetle. Bu bir tesadüf mü?
Hiçbir medeni ülke bir başka ülkenin tamamıyla izole edilmesinin barış getireceğine inanmaz. Siz bugün büyük bir projeden Türkiye’yi de by-pass ederseniz veya Ermenistan’ı da es geçerseniz bu durumun inanın bölgeye hiçbir yararı olmaz. Dolayısıyla ben son imzalanan Kars-Tiflis-Bakü tren yolunun erken olduğu düşüncesindeyim. Olmasın demiyorum ama erken olduğunu düşünüyorum. Zamanlaması biraz kötüydü. Ve gerek Ermenistan kamuoyunda gerekse diyaspora kamuoyunda olumlu bir etki yaratmadı. Adeta duran ateşi alevlendirdik. Ben kiminle görüşsem herkes çok üzgün; Ermenistan’ın izole edilmesine, herkes bu projeyi Ermenistan’a karşı bir proje diye düşünüyor.
Tasarı konusunda son durum nedir şimdi ABD’de?
Amerika’da en son durum tasarının geçeceği yönünde. Ben de yani inanın ilk kez bu kadar umutsuz konuşuyorum. Kongre’de Amerikan Ermeni Dostluk Grubu çok güçlü, çok kalabalık, bu sefer Museviler de Yahudi dernekleri de bu işe fazla dokunmuyor. Eskiden dokunuyorlardı.
Tasarı geçti diyelim. Ertesi gün ne olacak?
Bir kere 2 yönü var bunun: Manevi olarak elimizde fırsat varken bu tasarının geçmesini engelleyememekten dolayı hepimiz bir yerde sorumluluk altındayız. Bu işi durdurabilecekken durduramamış olmanın sorumluluğunu taşıyacağız.
ALİYEV NEDEN YANIMIZDA DEĞİL
Başbakan Bakü-Akhalkalaki-Tiflis-Bakü tren yolu temel atma töreninde Tiflis’te Aliyev ile birlikte olduğunu kaydeden Kaan Soyak, “Aliyev, ‘Gürcistan’ın da parasını biz öderiz’ dedi. Tren yolu inşaatı işini hızlandırmak istiyor, bu adımlar da tabii ki diyasporadaki aşırı milliyetçi Ermeniler üzerinde tam ters bir etki yaratıyor, kaldı ki Ermenistan’ı by-pass eden bu tren yolunun ABD Kongresi’nde de pek sempati yarattığı söylenemez. Türkiye, Kafkaslar’da barışın sağlanmasında öncülük edeceğine, küçük ölçekli devletlerin kavgasına karışıp büyük resmi kaçırıyor. Madem, Ermeni lobisine karşı mücadele etmek kararı alındı, peki o zaman neden bu tasarıya karşı Azerbaycan’la beraber hareket edemiyoruz? Neden Fransa’ya gittiğinde Aliyev açıkça soykırım tasarısına karşı konuşmuyor?” dedi.
TÜRKİYE FIRSATLARI KAÇIRIYOR
Türkiye’nin hep fırsatları kaçıran bir ülke olduğunu belirten Kaan Soyak, “Petrosyan dönemini kaçırdık, Taşnak Partisi o zaman yasaklıydı. Türkiye Taşnakların yasaklı olduğu dönemi kaçırdı. Türkiye ile Ermenistan o yıllarda hemen dost olmalıydı. Ama bu firsatı kaçırdık. Şimdi 21. yüzyıldayız ve sınırlar hâlâ kapalı. Bu durum her iki tarafta da düşmanlığı kamçılıyor. Çünkü sınırların kapalı olmasının sonucunda Ermenistan ekonomisi yurtdışından gelen para transferlerine dayalı bir hale geldi, yani her geçen gün diyasporasına daha bağlı olmaya başladı. İşler daha da kötüye gitmeden önce bizim radikal önlemlerle adımlar atmamız gerekiyor” dedi.
Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükkanıt’ın ABD gezisinin son derece olumlu algılandığını kaydeden Kaan Soyak, “Bence en büyük nedeni, tabii benim izlenimim, siyasi otoritenin zayıflayıp gerekli yerlerde gerekli adımları atamadığı kanısı ABD’de hâkim olmaya başladı. Bu durum da Büyükanıt’ın ziyaretine daha fazla önem verilmesine neden oldu. Hep duyduğum siyasi otoritenin geçici adımlar atıp günü kurtarmaya baktığı, oysa bölgedeki Irak olsun, Ermeni sorunu olsun, kökten çözümler gerektiren birçok sorun var, ve bu sorunların çözümünde şu ana kadar bir ilerleme olmadı. Siyasi bir boşluk hissediliyor” diye konuştu.
KÖKTEN ÇÖZÜM VE JEST BEKLENİYOR
ABD’deki tüm ziyaretlerden haberdar olduğunu kaydeden Soyak, “Gelen parlamenter gruplarına yaptıkları görüşmelerde aşağı yukarı size bu söyleşide söylediklerim söyleniyor. Tasarıların gündeme gelmemesi için Ermenistan’la ilişkilerde adım atılması ve ilerleme olması önemle tavsiye ediliyor” dedi. Soruna Türkiye’nin kökten çözüm bulması gerektiği, gündelik formüllerin işe yaramadığının anlatılmaya çalışıldığını kaydeden Soyak, “Ayrıca tabii ki, bu tasarının geçmemesinin Türkiye’nin siyasi spectrum’u açısından ne denli önemli olduğu dile getiriliyor ve geçmemesi için herkesin elinden geleni yaptığı çalışmalarda Türkiye’den de bir jest yapılması bekleniyor” dedi.