5 Mayıs 2018 Cumartesi

MUSTAFA AYDIN: GÜLEN'İN KADER YAZDIĞINA İNANIYORLAR YENİ ŞAFAK RÖPORTAJI: 26 ŞUBAT 2016

https://www.yenisafak.com/gundem/fetullah-gulenin-kader-yazdigina-inaniyorlar!-2423301

Fetullah Gülen’in kader yazdığına inanıyorlar!

Paralel örgütün ‘Tahşiye Kumpası’na ilişkin yaptığı açıklamalarla gündeme oturan Zaman Gazetesi ve Irmak TV Editörü Mustafa Aydın, cemaat üyelerinin bu davalardaki cüretkârlığının sebebini şöyle açıkladı: "Fetullah Gülen’in ‘kader yazdığına’ ve ‘her şeye hakim olduğuna' inanıyorlar"

Recep Yeter 
Yeni Şafak
STV, Zaman, Aksiyon gibi Fetullah Gülen cemaatine bağlı medya organlarında 21 yıl boyunca muhabir, editör ve haber yöneticiliği görevi yapan, uzun yıllar 'Tırsak Taci' tiplemesiyle mizahi yazılar yazan Mustafa Aydın, paralel yapı ve 'Tahşiye Kumpası'yla ilgili çok önemli açıklamalarda bulundu. Tahşiye kumpasının Gülen'in vaazından 3 hafta önce Zaman gazetesinin 4. katındaki yönetim bölümünde konuşulduğunu anlatan Mustafa Aydın, cemaat üyelerinin yapıya olan bağlılıklarını sorgusuzca inançlarına bağladı. “Fetullah Gülen'e biçilen özel manevi rol, cemaatin medya ve bürokrasi içindeki üyelerinin çılgınca sayılabilecek işler yapmasına zemin hazırlıyor" diyen Aydın, “Cemaatin özel bir kesimi arasında dolaşımda olan ve açıktan ilan edilmeyen inanca göre Gülen, 'kader yazabilen' bir isim. İnanç böyle olunca bağlılık da sınırsız oluyor. Düşünün Allah'ın mutlak nitelikteki Alîm ve Mürîd isimlerinde tasarruf sahibisiniz. Ve bunu da aslında gizliyor değiller. Bu, Sızıntı dergisinde 23 yıl önce ilan edilen, cemaatin yayınevinde kitabı yayınlanan ve Zaman gazetesinde de dönem dönem hatırlatılan bir inanış. Normal bir cemaat üyesine sorsanız bu durumu asla bilemez" açıklaması yaptı.

HERKÜL-MESİH İLİŞKİSİ

Cemaatin aynı zamanda Gülen'in mesih olduğu inancına da sahip olduğunu hatırlatan Aydın, “Gülen'in mesih olduğuna dair inançlarını gizlemiyorlar. Asıl önemli olan Gülen'in vaaz sitesinin ismini Herkül olarak seçmesiydi. Yıllardır devam eden bu gariplik için kimse, “Herkül ne demek? Bizim eski bir Yunan tanrısıyla ne işimiz olabilir?" demedi. Bir Müslüman niçin dini sohbet sitesinin adı olarak Herkül'ü seçer? Yunanistan'da Aynoroz Papazı bir site kursa ve adına 'Hamza.org' dese ne kadar absürt olacaksa, bu da o kadar saçmadır" ifadelerini kullandı.

PEYGAMBER GİBİ MASUM!

Herkül'ün Yunan mitolojisinde 'güç'ü temsil ettiğini anlatan Aydın, “Herkül aslında özel insanlara sır olarak açıklanan o bâtınî görüşün özünü oluşturan, 'yarı-tanrılık' hâlini sembolize ediyor. Öyle düşünmüyorlarsa niçin Herkül ismini seçtiklerini izah etmeliler. Herkül'le Hıristiyanların algısındaki Mesih aynı özelliğe sahip: İkisi de insan ama aynı zamanda tanrısal özellikleri de var. Böyle olunca sorgulanamaz ve çok güçlü bir konuma ulaşıyorsunuz" şeklinde konuştu. Cemaat üyelerinin Gülen'in yanlış yapabileceğine inanmadıklarını belirten Aydın, şunları söyledi: “Cemaat yazarları aksi şekilde düşüneni münafık, imanı gevşek olarak niteliyor. Cemaatin en önemli ideoloğu Ali Ünal, 'rehberliğin sorgulanamayacağını', 'peygamber vekili' durumundaki Gülen'in, 'masum ve masûn' olduğunu yazdı. İslam'a göre masum ve masûn olan sadece peygamberlerdir. Bu inanış Şiilerin 'sorgulanmayan' konumdaki ayetullahlarına benziyor. Zaten yapının üst kısmının inancı da Bâtınî. Bugün ortaya çıkan icraatlarının ve belli bir kitlenin hâlâ oradan kopamamasının sebebini bu inanış oluşturuyor."
Sorgularsanız kafir olursunuz

 
“Yapının içinde olup da bunu görüp sorgulayabilmek mümkün değil" diyen Aydın, “Sorgularsanız kâfir, münafık, karaktersiz olarak damgalanır ve lanetlenirsiniz" dedi. Aydın, cemaat içinde yeralan kendi halindeki sempatizanların içerideki çelişkiyi sorgulamadıklarını söyleyerek, şu ifadeleri kullandı: “Bir 'vejetaryen' derneğe üye olmuşsanız ve her hafta o dernekte 'mangal partisi' veriliyorsa, üstelik siz hâlâ içinde bulunduğunuz bu yaman çelişkiyi sorgulamıyorsanız durumunuz vahim demektir. İnsanımız bir cemaat ya da tarikata girdiğinde 'İslam'a girdiğini' sanıyor. Hâlbuki İslam'ın yasakladığı pek çok konu bu gruplarda 'serbest' olabiliyor."

 
JİTEM'i deşifre ettim sürüldüm
Samanyolu TV'de çalışırken kurum içerisindeki bazı önemli isimlerin MGK ve JİTEM'le bağlantılarını deşifre ettiği için Zaman Gazetesi'ne geçmek zorunda bırakıldığını da anlatan Aydın, “Fetullah Gülen'in vaaz kasetleri STV'nin arşivinde muhafaza ediliyordu. Tabii içeriğini o gün için bilmemiz mümkün değildi. O dönem Veli Küçük'ün medyadaki en önemli jokeri olarak kendini lanse eden Tuncay Güney'le irtibatı olan bazı isimlerin, birtakım kasetleri STV arşivinden kurum dışına çıkarttığını tespit ettim. Altunizade 5. Kat'ta yaşayan Gülen'e de bu bilgileri bir aracı vasıtasıyla ilettim. Ardından "Bunlar çok güçlü. Artık bu binada olmanızı istemiyorlar. Siz en iyisi Zaman Gazetesi'ne geçin' denildi. Tuncay Güney, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nda da görev yapan bir isim malum; ama sürgün olan bendim! JİTEM'in en tehlikeli olduğu dönemde kendilerini savunan birini mağdur eden bu yapıya olan güvenim o gün tamamen bitmişti." şeklinde konuştu.

Dumanlı'ya dosyalı tehdit

“Zaman Gazetesi'nde son 14 yılda editör ve editör yardımcısı olmasına rağmen hiçbir zaman günlük, haftalık, aylık, yıllık yayın toplantılarına katılmam istenmedi" diyen Aydın, “Bu bir ayrımcılıktı tabii; ama benim için de aslında en büyük nimetti. Özellikle son 6 yıl istifa edip ayrılmam için özel bir mobbinge maruz kalsam da bu süreci de sabırla atlattım" diye konuştu. 
Ekrem Dumanlı'nın darbe sürecinin ilk başlarında direnmek istediğini iddia eden Aydın, “Önder Aytaç ve çetesi onu '22 dosyan geldi, bekletiyoruz' diyerek etkisiz hale getirdi" dedi. Hidayet Karaca'nın mahkemeyi reddedip ifade vermediği için tutuklandığını hatırlatan Aydın, şu açıklamalarda bulundu: “Dumanlı'dan da mahkemeyi reddetmesi, ifade vermemesi ve hapse girmesi istenmişti. O bunu kabul etmedi. Avukatlarının ısrarına rağmen ifade verip, 'Ben gazetecilik yaptım. Kendimi savunurum. Diğerleri de kendisini savunsun' diyerek Gülen dâhil diğer tüm zanlıları yalnız bırakmış oldu. Sızdırılan 2,5 dakikalık ifade videosunda bu apaçık görülebiliyor. O görüntüden sonra gazetenin başında kalamayacağını anladım.
"

Umutları mayıs darbesi
Paralel yapının tek umudunun mart-mayıs arası çıkmasını istedikleri kaos ve ardından gelecek darbe olduğunu kaydeden Mustafa Aydın'a göre, Erdoğan'ın ölmesini, Türkiye'ye NATO ve BM'nin müdahale etmesini dua ederek isteyen cemaat üyeleri mevcut. Aydın, yapıdan korkmadan açıklamalarda bulunmasının nedenini ise şu sözlerle anlattı: “Hâlâ darbe ve kaos projesi içinde olmasalar, HDP-PKK-PYD'yi son süreçte korumasalar, nasıl olsa adli süreç devam ediyor deyip yine konuşmayabilirdim. Herkesin hayatı pahasına bu darbe kumpasına karşı çıkması, bu tezgâha dâhil kim varsa deşifre edilmesi gerekiyor."
Eyüp Can Soros'un adamı
Zaman Gazetesi'nde yıllarca birinci sayfa editörlüğü yapan Aydın, gazetenin tamamının her gün faks ya da mail yoluyla Gülen'e gönderildiğini söyledi. Aydın, “Aksiyon Dergisi'nde ise işlerin başına, 'Muhterem Efendim' diye yazarak o hafta girilmesi muhtemel kapak ve dosya konularını arz eder, tensiplerini beklerdik" dedi. “Gazetede birinci sayfa editörüyken Ekrem Dumanlı ve Eyüp Can'a Soros ve TESEV'in Türkiye'de yapmak istedikleri şeyi, 'Ilımlı-Protestan İslam Projesi'ni, bu projenin başındaki isme prim vermemek gerektiğini bütün editörlerin huzurunda yayın toplantısında söyledim" diyen Aydın, “Gidip de bunun dedikodusunu başka bir yerde yapmadım. Yapsam, fitneye yol açsam bir gün tutmazlardı. Ama o günden sonra da eski samimiyet bir anda bitiverdi" dedi. Aydın o dönem gazetenin 2 numarası olan Eyüp Can'ın daha sonra Soros Vakfı'nın Türkiye'deki 3 isminden biri olduğu ortaya çıkınca alelacele görevden ayrılmak zorunda kaldığını iddia etti.
Amaç Erdoğan'ı tasfiye etmekti
Mustafa Aydın, Ergenekon ve Balyoz operasyonlarının amaçlarını ise şöyle açıkladı: “Balyoz ve Ergenekon operasyonlarının amacı önce askeriye içindeki ulusalcı olarak adlandırılan ekibi tasfiye edip, boşalan yerlere cemaat üyelerini doldurmak; daha sonra da 7 Şubat MİT krizi ve 17-25 Aralık'ta ortaya çıktığı gibi Erdoğan'ı tasfiye etmekti. Balyoz'a zemin oluşturan bazı belgelerin sahte olduğu ortaya çıktığında mağdur olanların itibarı iade edilecek; ama istenen dönüşüm de askeriye, bürokrasi ve son olarak siyasette sağlanmış olacaktı."


Onlar terörist onlarla görüşme!
Tahşiye Yayıne

vi çevresine kurulan kumpasın şahidi olduğunu davet edilmesi şahitlik de edebileceğini ifade eden Mustafa Aydın, “Bu küçük Nur cemaatinde eskiden Yeni Asya gazetesinde birlikte çalıştığım insanlar var. Zaman Gazetesi Yayın Danışmanı Hamdullah Bayram Öztürk tarafından ilk önce 1996 yılının aralık ayında dolaylı olarak uyarıldım. 2009 yılının mart ayında ise bu kez bu insanların terörist olduğu ve görüşmemem gerektiği şeklinde uyarı geldi" dedi. Aydın, “İlahiyat kökenli biri olan bu şahsın bu ikazından bir-iki gün sonra Zaman binasına Tuncay Opçin ve Mehmet Baransu da geldiler. İkisi de Aksiyon döneminden mesai arkadaşım olduğu için, 'Hamdullah Bey, Muşlu Muhammed Hoca'nın terörist olduğunu söylüyor. Bu insanların çoğunu tanıyorum. Nereden çıktı şimdi bu?' diye sorduğumda, ikisi birden, “Abi o insanlarla görüşme, uzak dur, onlar El Kaideci, silahlı terör örgütü" dediler. Bu iki ismin de o güne kadar hiçbir yerde habere konu olmamış, adları sanları bugün bile bilinmeyen küçük bir grup hakkında bu kadar net kanaat sahibi olmaları çok şaşırtıcı idi" açıklaması yaptı. Öztürk'ün, kendisine “Mehmet Doğan, Muş'taki çiftliğinde silahlı eğitim veriyordu" dediğini aktaran Aydın, bu ikazla şoke olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:
İZLENDİĞİMİ ANLADIM


“Hamdullah Öztürk'e, 'İddianızı kabul etmiyorum. Elinizde savcı, polis ve jandarma gücü var. Eğer dediğiniz gibi o şekilde bir eğitim varsa, zaten baskın yapar yakalatabilirdiniz' dedim. Öztürk dün sosyal medyadaki açıklamalarım üzerine 2009 yılı mart ayında beni ikaz ettiği 4.kattaki görüşmeyi reddetmedi. Sadece bu kumpasın arkasında olmadığını iddia etti. Kendisine benim o gruba yakın bazı insanlarla görüştüğümü, daha sonra Fetullah Gülen'in konuşmasında ve Tek Türkiye dizisinde ileri sürülen aynı iddiaları nereden bildiğini sordum. Cevap vermedi. Benim her cemaat ve gruptan arkadaş çevrem var. Tahşiye Yayınevi çevresindeki insanlar 30-35 yıllık eski mesai arkadaşlarım. Uyarıldığım an izlendiğimi de anladım."


Yolsuzluk yapan bizden mi değil mi?


17-25 Aralık darbe süreciyle ilgili de konuşan Aydın, “Biz yolsuzluğu ortaya çıkardık, iktidar bu yüzden bizi tasfiye ediyor şeklinde ezber var. 21 yıl boyunca ne Samanyolu'nda ne de Zaman Medya Grubu'nda yolsuzluklara karşı ilkesel bir karşı çıkma asla görmedim. Böyle bir haber geldiğinde sadece 'bizden mi, değil mi?' ona bakılır. Ataşehir Buzz Rezidance'la ilgili ilk dosyalar 2012'de Zaman'a gelmiştir ve ilgili haber sayfadan çıkarılmış, ardından bu şirketten reklam alınmıştır. Aynı şey Zekeriyaköy'deki eski füze arazisiyle ilgili konuda da böyle oldu. Önce haberler girildi, ardından haberlere son verilip o şirketten reklam alındı" ifadelerini kullandı.

GÜLEN VE EKİBİ 15 TEMMUZ ÖNCESİ DARBE TEHDİTLERİYLE SUÇÜSTÜ YAKALANDI MUSTAFA AYDIN. YENİ ŞAFAK 15 TEMMUZ ÖZEL SAYISI 2017

https://www.yenisafak.com/gundem/terorist-basi-gulen-sucustu-yakalandi-2756313

Gülen ve ekibi 15 Temmuz öncesi yaptıkları darbe tehditleriyle suçüstü yakalandı

Gülen’in Bylock üzerinden yolladığı, “Allah bu milletin ordusuna büyük bir fetih daha nasip edecek. Onu da şanlı Türk subayları yapacak” sözünü irdelemeyeceğiz. En yakın müridi, ‘Darbe İmamı’ Adil Öksüz ve Kaynak Holding’ci kurmay ekibi ‘tarlabakanus’lar olarak Akıncı Üssü’nde yakalanmışken; Öksüz, darbe öncesi defalarca ABD’ye gidip, son olarak üç gün önce talimatları Pensilvanya’dan alıp Türkiye’ye dönmüşken başka bir delile ihtiyaç yok. 


MUSTAFA AYDIN 
15 Temmuz’da hayatını kaybeden 249 şehit ve binlerce yaralının acısı henüz dinmiş değil. Her gün onlarca haberle Fetullah Gülen’in 15 Temmuz’da müritleriyle beraber nasıl katıldıklarıyla ilgili itiraflar ve bilgiler çıkıyor. Ancak, muhalif mecraları takip etmeleri yasaklandığı için ve “yalan”ı dini bir ritüel halinde ve organize olarak söyleyebilen bir yapıya dahil oldukları için FETÖcülere “söz” ya da “belge”nin tesir etme şansı yok. Niye? Çünkü, bir kere FETÖ’ye göre Fetullah Gülen, Hızır makamında. İlm-i Ledün’le ve “Bâtın’da iş gördüğü için biz “zâhir”de yaşayan zavallıları bağlayan “şeriat”ın hükümleri onu asla ilgilendirmiyor. Gülen, onlara göre Kaderi belirleyebiliyor. Ali Ünal’ın ve Abdullah Aymaz’ın defalarca yazdığı gibi Gülen, “mânâ-bâtın âleminde hükmü veriyor, zâhirde yani şu görünen âlemde de birileri onu fiiliyata geçiriyor. Örgütün çektiği sıkıntıların takdir edicisi de Gülen! Çünkü o “kaderin eli” ve “hamlarla hasların” ayrılması için bu sıkıntıların çekilmesini bizzat Gülen istiyor. Teröristbaşının verdiği uyduruk “fetva”larla her türlü haramı işleyebilen ve işlerken tüyü titremeyen insanları içinde bulundukları bu şizofrenik halden çıkarmak kolay değil. Büyük çoğunluğu Bylock kullanmasına ve tüm mahrem süreci “bizzat” bilmelerine rağmen yüzleri kızarmadan “Bizim darbeyle ne ilgimiz var ki!” diyebiliyorlar.
GÜLEN, DARBE EMRİNİ NASIL VERDİ?
Fetullah Gülen’in Bylock üzerinden tüm müritlerine ulaştırdığı “dua destekli”, “keşke ben de aranızda olsaydım”lı mesajını, ya da yine Bylock’tan 2014’ün sonunda yolladığı ortaya çıkan “Allah bu milletin ordusuna büyük bir fetih daha nasip edecek. Onu da şanlı Türk subayları yapacak” sözünü irdelemeyeceğiz. Mesela, darbe gecesi gözaltına alınan ilahiyat kökenli FETÖcü polis müdürü Gürsel Aktepe’nin, “15 Temmuz akşamı yapılmak istenen darbenin Fetullah Gülen’in bilgisi ve talimatı olmadan gerçekleşmesi mümkün değildir” sözünü de. Aktepe, itirafçı oldu ve cemaat halinde darbeye istihbaratçı polislerle nasıl hazırlandıklarını anlattı. Vatan Emniyet’in önünde darbe gecesi asker kıyafeti içinde askeri aracının içinden çıkan eski emniyetçi FETÖcü Mithat Aynacı’yla ilgili detaylara da girmeyeceğiz.
Ali Ünal’ın, 6 Nisan 2015’te yazdığı, “Tarihinin en kritik kavşaklarından birinde bulunan ülkemizde nihaî düzlüğe çıkmak, acaba ‘dehşetli fırtınaların’ arkasından mı gerçekleşecek? Fırtınalar savurduğunu savuracak, seller götürdüğünü götürecek ve nihayet “nevruz” güneşi Türkiye’nin ufkunda o zaman mı doğacak?” sözlerine de aslında darbenin ilk işaret fişeği olmasına rağmen yer ayıramayacağız. Ali Ünal, “Asıl fırtınalar kapıda mı?” başlıklı yazısında hem aylar sonra başlayacak “hendek” ihanetinin, hem de oluşmasını umdukları kaosun ardından yapmayı planladıkları darbenin ipuçlarını veriyordu. Gülen’in borazanları Bülent Keneş’in, Tuncay Opçin’in, ap açık darbeyle tehdidi içeren yazıları da somut şekilde ortada duruyor. Yine Ekrem Dumanlı’nın, “Eğer 7 Haziran’da Ak Parti tek başına iktidara gelirse, korkarım bu son seçim olur” sözü de unutulacak gibi değil. Murat Aksoy’un, Osman Özsoy’un, darbe gecesi Kerim Balcı’nın vs. sözlerini hatırlatmaya gerek yok. FETÖ, darbe tehditlerini aylar boyu utanmazca yaptı.
ADİL ÖKSÜZ TARLABAKANUS!
Fetullah Gülen’in en yakın müridi, “Darbe İmamı” Adil Öksüz ve Kaynak Holding’ci kurmay ekibi “tarlabakanus”lar olarak Akıncı Üssü’nde yakalanmışken; Öksüz, darbe öncesi defalarca ABD’ye gidip, son olarak 3 gün önce talimatları Pensilvanya’dan alıp Türkiye’ye dönmüşken başka bir delile ihtiyaç yok aslında. Yine, FETÖcü hainlerin esir aldığı Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar’ın, “Sizin başınız, kıçınız kim› diye bağırdım. Bunun üzerine Hakan Evrim, ‹Dilerseniz sizi kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile görüştürürüz’ dedi” şeklindeki şahitliği ortadayken, başka delil aramaya gerek var mı? Tabii ki yok. Ama Gülen’in hani o dolambaçlı ve göndermelerle dolu üslubuyla darbecileri açıktan teşvik ettiği mesajlarının da derlenmesi gerekiyor.
GÜLEN DEMEK “KİNAYE” DEMEK
Eğer, Fetullah Gülen’i ve onun o kinayeli, îmâlı ve sembolik yönlendirmelerle dolu konuşma üslubunu biliyorsanız, bu mesajları hem de hiç çekinmeden verdiğini çok kolay görebilirsiniz. Misal, twitter’da “Fetullah Gülen zehir” diye ararsanız, çok cüretkârca zehirleme emri verdiğini ve o konuşmasının ardından TSK’da birbiri peşi sıra ölümlü zehirlenme hadiselerinin yaşandığını fark edebilirsiniz. Gülen’in mesajları hep satır aralarında gizlidir. Konuşmalarında bazen direkt kameraya bakar ve aslında kime hitap ediyorsa ona “genele hitap ediyormuş” izlenimi veren cümlelerle özel mesajını verir ve geçer. Bu yazıda hep birlikte bazı kavramlar üzerinden Gülen’in darbe emrini darbeci kitlesine nasıl ulaştırdığına birkaç örnek sunacağız.
Ama bunu yaparken Fetullah Gülen’in aynı zamanda Fuat Avni, Emre Uslu, Önder Aytaç, Tuncay Opçin, Ekrem Dumanlı, Rauf Atilla Polat gibi ağızlardan da konuştuğunu bilmemiz gerekiyor. Yoksa onun oluşturduğu puzzle’ı asla anlayamayız. Gülen ve şu an bir kısmı hapiste olan FETÖcü yazarlar, darbe mesajlarını hiçbir şekilde gizlemediler, tehditlerini en açık şekilde ve ahlaksızca yaptılar. FETÖ-Soros ihanet koalisyonunun sözde “liberal” özde “cunta fiştekçisi” yazarları da darbe tehditleri konusunda cemaat medyasının önde gidenleriydi. Kimi Mümtazer Türköne gibi “dar ağacı” tehdidinde bulunuyor, kimi Ahmet Turan Alkan gibi “Mene Tekel Ufarsin” yazısıyla “suikast” iması yapıyordu. Ahmet ve Mehmet Altan kardeşler de “1 Kasım’da AKP kazanırsa, iç savaş ve darbe olacağını” küstahça dile getiriyordu. Fakat enteresan şey, yüzlerce darbe tehdidi belgeli olmasına rağmen, “organize yalanlar çetesi”, tek kelime bile cevap veremiyor. Susarak bu “suçüstü halini” geçiştirmeye çalışıyor.
Hatırlayın Gülen, Ergenekon, Balyoz ve 17-25 Aralık süreçlerinde de asker-sivil müritlerini sürekli kinayeli mesajlarla nasıl güdüledi. GATA’da tedavi gören tutuklu paşalarla ilgili, “Gatakulli var” diye laf attı. Fakat Gülen’in değişik bir fantezisi vardı: Emirlerini kriptolu telefonlar, e-postalar ya da özel ulaklar yerine o dönem STV dizilerindeki “Karanlık Karar Kurulu” bölümlerindeki diyaloglarla veriyordu. Ve bundan da ayrıca keyif alıyordu. O zaman bile adları “kâhin dizi”lere çıkan Tek Türkiye, 5. Boyut, Kollama, Şefkat Tepe vs. gibi diziler Gülen’in mesajlarının iletildiği mecralardı. Hatta, Rus Büyükelçisi Karlow cinayetinin şablonu neredeyse tıpa tıp şekilde Nizama Adanmış Ruhlar Ekip-1 dizisinin 89. bölümünde işlenmişti.
DARBE ALGISINI PUZZLE GİBİ ÖRDÜLER
FETÖ üyesi medya ekibi, Gülen’den gelen mesajları puzzle’ın parçaları gibi kısım kısım gündeme getirerek algı örgüsünü yavaş yavaş oluşturdular. Bu isimler de belliydi: Fuat Avni, Ekrem Dumanlı, Hidayet Karaca, Bülent Keneş, Emre Uslu, Önder Aytaç, Tuncay Opçin, Rauf Atilla Polat, Ali Ünal, Abdullah Aymaz, Kerim Balcı, Osman Şimşek vb. Dizilerle algı oluşturma işinin başında Hidayet Karaca ve Zaman gazetesinin eski bir muhabiri olduğu ortaya çıkan sıra dışı polis müdürü Bayram Özbek vardı. “Nakkaş” müstearıyla övünen ancak şimdi mahkemede reddeden Özbek, ve Tek Türkiye ve Kollama gibi dizilerin ve bazı FETÖ filmlerinin de senaristiydi. Gülen’in en kaba şekilde operasyon talimatı verdiği olay ise herkesin bildiği gibi Tahşiye ve Rahle Yayınevi grubuna yönelikti. Gülen, 6 Nisan 2009’da bu iki yayınevini hedef göstermiş, STV Tek Türkiye dizisinde bu iki yayınevinin adı “terörist örgüt” olarak defalarca lanse edilmiş; ardından FETÖcü istihbaratçı, polis ve savcılar dosyayı hazırlayıp 9 ay sonra bu gruba kumpas kurulmuştu.
KIVAM, KIYAM DEMEKTİR FETÖ’DE
Fetullah Gülen’in meşhur 1999 Haziran’ında yayınlanan “kıvam” içerikli konuşmasını hatırlayacaksınız. Değilse, internetten bulup izleyebilirsiniz. Kıvam, FETÖ’de çok önemli bir kavram ve parola. 40 yıl ilmek ilmek dokunan örümcek ağının en sonuncu düğümünde yapılması gereken şeyi sembolize ediliyor. “Kıvam”a ulaşılması demek her şeyin tamamlanması anlamına geliyor: “Tam özünüzü bulacağınız KIVAMa ereceğiniz ana kadar, Türkiye’deki devlet yapısına göre bütün anayasal mertebelerdeki güç ve kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım erken sayılır. Her adım 20 günü doldurmadan yumurtayı kırma gibi bir şeydir.”
Kıvam konusu, Gülen’in vaazlarında sürekli “G” günü koduyla geçer ve herkesin o gün için hazır olması gerektiği vurgulanır. 15 Temmuz darbesi yaşanmadan önce herkul.org sitesinden ve sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımlarda “Kıvam”a ulaşıldığının müjdesi veriliyor, FETÖcülerden, “çağlayanlar gibi akması, küheylanlar gibi çatlayana kadar koşması” isteniyordu.
SIZINTI’DAN “PALETLİ” DARBE MUŞTUSU!
12 Eylül 1980 darbesinin hemen öncesinde Sızıntı’da “Nevbahar Mesajı” başlığıyla askeri darbeyi açıkça müjdeleyen bir yazı yayınlanmıştı. O yazının garipliğini geçelim. Ancak bu darbe müjdeli yazıyı Abdullah Aymaz, 3 Mart 2016’da Zaman gazetesinde yeniden yayınladı. Ne ilgisi var diyeceksiniz değil mi? Sadece şu cümleyi ekledi: “Şimdi de 36 sene sonra, diyorum ki: Yusuflara müjdeler olsun!”
Sızıntı’nın kapakları çok açık sembollerle darbeci askerlere mesajlar gönderiyordu. Mesela bir kapakta (Haziran-2016) ellerin tuttuğu “çark dişlileri” yan yana getirilmiş; stilize bir tank paleti oluşturulmuştu. Yine o çok ses getiren kapakta (Mart-2016) ise haki renk kıyafet giymiş ve kendisi loş ışıkta kalmış biri, kapının tokmağını açarak FETÖ jargonundaki “Hızırî-Mesihi” yeşillikleri gösteriyordu.
Darbeyi asıl olarak Mayıs 2016’ya doğru planlayan; ancak bazı “siyasi tasfiyeler” yaşanınca erteleyen Gülen, 15 Temmuz öncesi vaazlarında “haki cüppe”yle mesaj veriyordu. Gülen, Herkül.org sitesinden, “Dünyanın onulmaz gibi görünen dertleri, çözülmez gibi görünen problemleri ancak KIVAM sayesinde halledilebilir” diyordu. “Kıvam, eşittir: KIYAM” denklemini bilen FETÖcüler için bu bir işaret fişeği hükmündeydi.
“ÇELİK” PAZULARA DESTEK HUTBESİ
Yer Pensilvanya. Tarih: 8 TEMMUZ 2016. Yani darbeden tam 1 hafta önce. FETÖ’nün kimsenin giremediği Alamut Kalesi’nde “Sistem ve Beklenti” adlı bir hutbe okundu. Hutbede, ülkeyi kurtaracak bir Heraklit’in beklendiği duyuruldu. Kaç Müslüman “Heraklit” adlı bir kurtarıcı bekliyordur bilemiyoruz; ancak bu kişinin “Çelik Pazu”lu bir “kurtarıcı” olduğu duyuruluyordu. “Dünyaya açık dimağlarımız”dan kastın, daha sonra NATO’, AB, ABD’ye sığınan FETÖcü darbeciler olduğu da çok açıktı. Okuyalım:
“İnsanımız ümit ve inkisâr içinde gözleri dolu dolu kendini düzlüğe çıkaracak Heraklitler bekliyor. Öyleyse hem bir sorumluluk hem de asırlık günahlarımıza KEFARET OLARAK ONU KURTARACAK, YÜKSELTECEK VE DEVLETLER ARASI MÜVAZENEDEKİ ESKİ KONUMUNA ULAŞTIRACAK DA YİNE BİZİM İMANLA ÇARPAN SİNELERİMİZ, “DÜNYAYA AÇIK” DİMAĞLARIMIZ, RUH VE MÂNÂ KÖKLERİMİZDEKİ RASÂNET VE ÇELİK PAZULARIMIZ OLMALIDIR. ŞU ANDA YOLLARIN AYRIMINDA VE YİNE BİR KADER DENK NOKTASINDA BULUNDUĞUMUZDA ŞÜPHE YOK!”
“Ne var ki bunda!” diyeceklere, bu hutbeyle ilgili tüm twitter yazışmalarının, ilgili “link”lerin, ilgili “video” kayıtlarının tüm FETÖ sitelerinden tamamen “kazındığını” hatırlatalım. Diğerleri vaazlar vs. yerinde dururken eğer “normal” bir hutbe olsaydıhiç “Heraklitler” araya karışıp silmezdi değil mi?
13 Temmuz 2016’da ise, Gülen’in darbeci müritlerini coşturacak, “Bir küheylan gibi hız kesmeden çatlayıncaya kadar koşmasını bilmeliyiz” sözleri yayınlandı Özgürherkul sitesinden. FETÖ jargonunda, “Durduğu yerde ölen değil, koşarken çatlayarak ölen küheylan” kıymetli olduğu; “Küheylandan kinaye asıl söylenenin ‘süvari’ ve ‘sipahi’ demek olduğu FETÖ jargonunda bilindiği için, bu mesajı alan FETÖcülerin durma şansı yoktu. Bu yüzden gözlerini kırpmadan insan öldürmekten çekinmediler.
UYUYAN HÜCRELER TENBİH BEKLİYOR!
15 Temmuz başarısız oldu ve Fetullah Gülen, o her birisi boşa çıkan kinayeli mesajlarını göndermekten vaz geçti mi? Tabii ki hayır. Eylül 2016’da halkın şahlanışından çekinen asker FETÖcülere yeni bir moral konuşması yaptı. FETÖ lideri, uyuyan hücrelerin harekete geçmek için emir beklediğini söyleyerek, “Beyindeki 10 milyar hücre harekete geçmek için tenbih bekliyor. Allah onları oraya koyduğuna göre, o kadar asker orada bulunduğuna göre bence onunla çok şeyi fethedebilirsiniz. Ama zannediyorum onlarda uykuda. Çalıştırılmadıklarından dolayı zorlanmadıklarından dolayı” dedi.
Fetöcüler, şimdi dizlerine vuruyor: Ah keşke darbe tam zamanında olsaydı; MİT’in operasyonuyla deşifre olmayıp erkene alınmasaydı; erken talimatlarla kafalar karışmasaydı “ne eyiydi”!
Aslında ne güzel ABD, AB, NATO desteği çoktan alınmıştı. Muhalefet zaten ses çıkaramazdı. Tüm detayları mükemmel şekilde hazırlamışlar, her şeyi en ince noktasına kadar düşünmüşlerdi. Hesaba katmadıkları ve düşünmedikleri tek şey vardı: Kaderin asıl sahibi olan Allah (cc).

30 Nisan 2018 Pazartesi

Berâet Kandili'miz mübarek olsun