KİKİRİK MUHİTTİN’LER, Bİ BİTMEDİNİZ!
Milli Mücadele mi dersiniz Kuva-yı Milliye mi; ha işte o mahşerin içinde ne enteresan olaylar yaşanmış, ne garip tipler zuhur etmiş şaşarsınız.
İngilizlerce işgal edilmiş vaziyetteyken iki “Said” görüyoruz
İstanbul’da. Biri; İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin azılı savunucusu; ruhunu iki
paund’a majestesine satmış “Said Molla”; diğeri ise bulunduğu şehrin ne havasına
ne suyuna ne de huyuna alışabilmiş Molla Said (El-Kürdî-En-Nursi).
Biri İslâm’ın göz bebeği İslâmbol işgal altında kalsın diye uğraşıyor, diğeri
Dârü’l-Hikmeti’l İslamiye âzâlığını “ossaat” bırakıp, yer altına inerek
direnişe geçiyor. Hakkında “vur” emri çıkarılıyor.
Hutuvat-ı Sitte’yi dağıtıyor. O dönemki talebelerinin anlattıklarından öğreniyoruz ki o dönemde çok sayıda işgal askeri tepelenmiş, birçok gemiye sızılıp topların“kama”ları sökülerek denize ve kuyulara atılmış. Molla Said’in temiz iman mücadelesi her şeye rağmen bugün daha net olarak gözüküyor. Ha, şimdilerde ecnebi aşığı olup “Said Molla’nın yolundan giden; ehl-i sâlip ve ehl-i Magen David’in âgûşunda “mollamsı”larımız da yok değil hani! İmtihan gereği bitmez de zaten.
Takvim yaprakları geçen asrın 19 ve 20’li yıllarını
gösterirken bu kez Balıkesir’e geçiyoruz. Şehir elden düşmüş, ahâli perişan, ne
olacaklarını bilemiyor. Yerli Rumlar ve Ermeniler şımarıklıkta gemi azıya
almış. Şehirde Kikirik Muhittin diye biri var ki herkesin burnundan getiriyor.
Fırsat eline geçer geçmez bir münafığın, kalbinde beslediği gayz ü kini kendi ahâlisine
karşı nasıl ortaya dökeceğini pek güzel ispat ediyor.
Yunan gelir gelmez
Kikirik, Pamuk Hanı'nın kapısına "İngiliz Muhibleri Cemiyeti" diye
bir levha asmış. "Bu Kuvâ-yı Milliyecidir, şu cephede bulunmuştur"
diye birçok Müslüman’ı da elleriyle tutup tutup Yunan kumandanına teslim etmiş.
Ama çok sürmemiş devran dönünce de Yunanistan’a “hicret” edivermiş bu “avni”
efendi. (Kaynak: M. Ertuğrul Düzdağ, "Anadolu Cihadı" yazı dizisi. Zaman. 17 Kasım 1994)
TEDBİRİN VARSA KORKMA
Merhum şehid İskilipli Âtıf Hoca ve merhum Süleyman Hilmi Tunahan
Hazretlerinin de dahil olduğu Cemiyet-i Müderrisin’in son toplantısı pek hazindir.
Bu tablo Resulullah’ın (asm) davası kalbinde gerçekten yerleşmiş olanlar ile zoru
görünce su koyverenleri göstermesi açısından da ibretliktir.3 Mart 1924’te
bilinen devrim kanunları yürürlüğe girince merkezi İstanbul'da bulunan cemiyete
mensup 500 civarında âlim Tunahan’ın organizasyonuyla bir araya gelir. Merhum
Silistreli, tarihi nitelikteki konuşmasında ulemaya bir teklifte bulunur. Teklifin
özü, “Dinin devamı biz âlimlerin elindedir, her birimiz 2 öğrenci yetiştirsek 2
nesil daha bu din yeryüzünden zayi olmaz. Hiç olmazsa kendimizdeki ilmi
çocuklarımıza aktaralım, bu badire bu şekilde atlatılır” şeklindedir. Ama diğer
“ulemâ” bu kanaatte değildir. Hemen de vazgeçmişlerdir “kudsi emanet”ten.
Onlara göre, “Artık devir değişmiştir, yapılacak hiç bir şey yoktur!”. Cüppeler
terzihanelere “setre” olmak üzere gönderilmiş, fötr denen icat da utanıp
sıkılmadan kısa süre sonra kafalardaki yerini alıvermiştir.Din gayreti içinde olanlar ise Kur’an’ı bin türlü imkânsızlık
içinde diğer nesle aktararak bugüne ulaşmasına vesile oldular. Ulemaü’s-sû
olmamak için ömrünü iman ve Kur’an hizmetine adayan bu “zemherir” döneminin
gerçek “er”lerine ve ermişlerine binler selam ve dua.
Twitter: @tirsaktaci_
(*Bu yazı 2016 yılı Haziran ayı CF dergisinde yayınlanmıştır)
İlgili makale: İngilizinizi nasıl alırdınız?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder