31 Ocak 2019 Perşembe

BİR İNTİHAL DAHA MI VAR! YUH ARTIK! 6'INCI GOL GELİYOR YILMAZ ÖZDİL'DEN!

BİR İNTİHAL DAHA MI VAR! YUH ARTIK! 6'INCI GOL GELİYOR YILMAZ ÖZDİL'DEN!



https://m.yeniakit.com.tr/yazarlar/zekeriya-say/ac-ac-biletinden-mustafa-kemal-tuccarligina-27276.html



YENİ AKİT GAZETESİ yazarı Zekeriya Say, Yılmaz Özdil'in intihallerini tek tek derlemiş..

Ben de tirsaktaci.blogspot.com sitemde Yılmaz Özdil'in intihallerini derledim.
Sorun bakalım niye?!
Aşağıdaki yazının ilk satırlarında Yılmaz Özdil'in askerdeki bir uyanıklığını anlatırken dalga geçtiği "Gariban Amasyalı asker" var. İşte onun intikamını almak için bütün bunlar ey okur!
Çünkü ben de Amasyalıyım ve o gariban erin intikamı alınmıştır :)
Viva la Amasya!







Zekeriya Say
zekeriyasay@yeniakit.com.tr



“Aç aç bileti”nden, “Mustafa Kemal” tüccarlığına!..


 - 
“Tırışkadan askerdim ama askeri suç dosyam kabarıktır... İlk hapis cezamı, nöbette olmam gereken saatte bando bölüğünde tromboncuyla pinpon oynarken yakalandığım için almıştım. Gariban bi Amasyalıyı kandırıp, onun yerine çarşı iznine çıktığımda da delirmişti üsteğmen, bir hafta ‘disko’ya tıkmıştı beni... Ama en iyi aç aç biletini ben sattığım için, üç günde affettiler.”
Bu satırların yazarı, yani;
Amasyalı bir garibanın “hakkına” girerek onu kendi yerine nöbete gönderen, sonra da “aç aç biletleri” satarak komutanlara kendini affettiren asker, şu sıralar;
“Mustafa Kemal’in askeriyim” diye ortalıkta dolaşan yılmaz özdil’den başkası değil…
*
Askerdeyken, gariban erlere nöbet tutturarak “kul hakkı” yemeye…
“Aç aç biletleri” satarak da tüccarlığa alışan özdil, görüldüğü üzere; bu meziyetlerini sivil hayatta daha da geliştirmişe benziyor.
Şimdilerde, nöbetle işi olmadığından “kul hakkına girme” fiilini “fikir hırsızlığı” yaparak sürdürse de…
Dipnotsuz ve kaynakçasız Mustafa Kemal kitapları satmaktaki hüneriyle, tüccarlıkta eline su dökecek yok!..
*
Şahsen!..
yılmaz özdil’i, tanesini 2.500 TL’ye sattığı 1881 adet özel basım “Mustafa Kemal” kitabı için eleştirmeyi doğru bulmuyorum.
Alım-satım, arz-talep dengesi içinde gerçekleşiyor…
özdil’in kimseye zorla kitap sattığı yok.
Hem ne demişler;
“Alan razı, satan razı!..”
*
Benim tek rahatsızlığım, özdil’in bitmek bilmeyen “aşırma”ları.  
Adam o kadar çok çalıyor ki, ben ikaz etmekten yoruldum, o çalmaktan sıkılmadı.
*
Esasında “fikir hırsızlığı”na, özdillerin mahallesinde sıkça rastlamak mümkün..
Hatta suçüstü yakalanıp, “fikir hırsızlığı”ndan tazminata mahkûm olan bile var.
Mesela;
2015 yılında hayatını kaybeden Milliyet yazarı Hasan Pulur“Berlin Abentblatt” gazetesinde Türkçe yazılar kaleme alan Nazmi Kavasoğlu'nun yazılarına dadanmıştı.
Pulur, Kavasoğlu’nun yazılarını internetten aşırıp aşırıp, olduğu gibi kendi köşesinde yayımlıyordu.
Olay patlak verdikten sonra,
İlk kez böyle bir vak’a ile karşılaşan Hamburg Mahkemesi, 6 kişilik bir yeminli tercüman ekibi kurdurup davaya konu olan bütün yazıları Almanca’ya tercüme ettirmiş….
Yazıları titiz bir şekilde inceleyen mahkeme heyeti, Pulur’u “intihal”den, tazminat ödemeye mahkûm etmişti..
*
İşte benim rahatsızlığım da tam olarak burada başlıyor.
Zavallı Hasan Pulur bir kişinin yazılarını aşırdığı için tazminata mahkûm olurken, eskinin “aç aç biletçisi” şimdinin “Mustafa Kemal Pazarlamacısı” özdil, neredeyse aşırmadık yazı bırakmadığı için, insan içine çıkmaması gerekirken, adam en çok okunan yazar olarak zirvelerde dolaşıyor.
Evet!...
Sizin de tahmin ettiğiniz gibi, bugün özdil’in nasıl bir “aşırmacı gazeteci” olduğunu örneklerle ispat etmek niyetindeyim.
*
özdil’in “fikir hırsızlığı” yaptığına dair ilk iddia, Akit gazetesi yazarı İbrahim Bekiroğlu’na aitti.
Bekiroğlu;
7 Şubat 2016’da yazdığı “Zağros mu, Doçka mı, Yazar Şov mu?” adlı makalesinde, “laik efe” dediği özdil’in, 02 Şubat 2016’daki “Zagros” başlıklı yazısını Urla Express adlı internet sitesinde, Aliye Bozkurt isimli yazarın “Tarihten Gelen Kuyruk Acıları Var” adlı makalesinden arakladığını iddia etmişti.
Merak edip iki yazıyı peş peşe okuduğumda, Özdil’in;
“Zagros” adlı silahın tarifini, Aliye Bozkurt’un yazısından birebir “arakladığı”nı görmüştüm.

*
Bu olayın üzerinden kısa bir zaman geçmişti ki, özdil ismi bu kez, 17 Mayıs 2016 tarihli;
Balyoz sanıklarından Amiral Cem Aziz Çakmak'ın kızının cezaevinde gerçekleşen nikâh törenini, sanki oradaymış gibi anlattığı  "hulusi bey" başlıklı yazısıyla gündeme gelmişti.
özdil, mahut yazısındaki bilgileri;
Vatan Gazetesi eski İstihbarat ve Haber Araştırma Servisi Müdürü Burak Bilge'nin "Babamı Beklerken" isimli kitabından “aşırmakla” suçlanıyordu.
Hatta!.
Bu konu hakkında açıklama yapan kitabın yazarı Burak Bilge;
“Türkiye'nin ‘saygın(!)’ yazarlarının dahi emek hırsızlığı yapması ne üzücü..." diyerek, özdil’in hırsızlık yaptığını bizzat kendisi itiraf etmişti.
Böylece;
“Beraber yürüttük biz bu yollarda” adlı bir kitap yazarak, güya Ak Partilileri “hırsızlık”la suçlayan yılmaz özdil’in aslında kendisinin iflah olmaz bir “emek hırsızı” olduğu kesinleşmişti.
*
Her neyse!..
İki örnekle yetinmeyecekler için, özdil’in  (ç)alıntılarını sıralamaya devam edelim:
Malumunuz;
34. Osmanlı Padişahı Sultan II. Abdülhamid Han’ın doğumunun 174. yılı münasebetiyle dönemin TBMM Başkanı İsmail Kahraman, 22-25 Eylül 2016 tarihleri arasında Dolmabahçe’de;
“Sultan Abdülhamid’i anma sempozyumu” düzenlemişti…
Söz konusu sempozyumun öncesinde ve sonrasında birçok tartışma yaşanmıştı.
Tartışmaların ayyuka çıktığı bu ortamda özdil, 22 Eylül’de;
“Abdülhamid”  başlıklı bir yazı yazmıştı.
Ünlü bir tarihçi edasıyla yazısını kaleme alan özdil;
“Abdülhamid’in bira, rakı ve şampanya fabrikaları kurdurduğunu…
Cennetmekan Sultan-ı  Sani Abdülhamid Han’ın “rom içtiğini” filan iddia ediyordu.
Doğrusu!..
Daha önce de “intihal” yaptığını bildiğim özdil’in kalibresini aşan bu yazıyı görür görmez;
“Acaba bu sefer kimden araklama yapmış?” diyerek, merakla arşivlere göz attım.
Çok fazla geriye gitmeden, yalnızca 6 ay önce, 13 Mart 2016’da Sözcü’de yayımlanan Soner Yalçın’ın bir yazısı gözüme ilişti.
Yazıyı okuduğumda ne göreyim?!..
Meğer özdil efendi oturmuş, Soner Yalçın’ın, Abdülhamid Han’a iftira atan bu yazısının özetini çıkarmış, onu da olduğu gibi köşesinde yayınlamış.
Soner Yalçın’ın 6 ay önceki yazısını okuyan Sözcü okurlarından hiç kimse de bu durumu çakmamış!..
*
Muhtemelen, bu fakirden başka kimsenin dikkatini çekmeyen bu “araklamacı gazetecilik” faaliyetinden yalnızca bir ay sonra, takvimler 27 Ekim 2016’yı gösterdiğinde, özdil yine bir tarihçi edasıyla;
“Kahramankazan” başlıklı bir yazı yazmıştı:
“Esenboğa isminin nasıl ortaya çıktığını…
“Timur ile Yıldırım Beyazıt arasında yaşanan Ankara Savaşını…
Savaş sonrası bozguna uğrayan Osmanlı Askerlerinin terk ettiği yemek kazanlarını…
“Kahramankazan” isminin o kazanlardan geldiğini...”
Anlatırken, yine kaynak belirtme ihtiyacı hissetmemişti.
Hâlbuki yazı;
Murat Bardakçı’nın 31 Aralık 2000 tarihli;
“Esenboğa, 600 yıllık bir hezimetin adıdır” yazısının tıpkısının aynısıydı.
özdil, bir kez daha “emek hırsızlığı”na tevessül etmişti.
Malum!..
Atalarımız;
Alışmış, kudurmuştan beterdir” derler…
özdil de çalmaya alışmıştı, bir kere…
***

özdil’in yaptığı bu “aşırma”dan sonra, yine kimseciklerin ses çıkarmadığını görünce dayanamamış;
28.09.2016’da, kendi bloğumda;
"yılmaz özdil; yazıyor ama çok çalıyor!.." başlıklı bir yazı yazarak, özdil’in yaptığı bu aleni hırsızlıklara, kendimce “dur” demeye çalışmıştım…
Fakat, özdil yine durmadı..
Hırsızlığa devam etti…
*
24 Ocak 2018 tarihli,  “Neler yapmadık şu vatan için… Kimimiz öldük kimimiz nutuk söyledik” başlıklı yazısında, özdil’in bir kez daha “intihal” yaptığını fark ettim.
özdil, bu kez de;
Hulusi Turgut’un, 1 Mart 2009 tarihinde, Hürriyet gazetesinde yayımlanan “Apo’yu almaya muz tüccarları gitti” başlıklı yazı dizisine çöreklenmişti.
Üstelik buradan yaptığı alıntılarla üç yazı yazmıştı, fakat hiçbirisinde Hulusi Turgut’tan bahsetmemişti.
*
özdil’in yaptığı ve yine bu fakirin fark ettiği en çirkin “hırsızlık” eylemi ise, geçen yıl yaşanmıştı.
yılmaz özdil,
1 Şubat 2018'de, "Türk Tabipler Birliği" başlıklı bir yazı yazmış, terör örgütü PKK/PYD’yi destekler nitelikte açıklamalar yapan Türk Tabipler Birliği ile "dayanışma" içine girmişti.
Fakat ortada bir gariplik vardı.
1 Şubat günü, Sözcü gazetesinde yeni diye okuduğum yazı bana oldukça tanıdık gelmişti. Zira aynı yazıyı, 12 yıl önce Sabah gazetesinde de okumuştum.
İki yazının görsellerini yan yana getirdiğimde, özdil’in bu kez “hırsızlık”ta çığır açtığını fark ettim..
özdil, 12 yıl önceki yazıyı yeni diye hiç değiştirmeden yayımlamış…
Bizzat kendi kendini “intihal” ederek, “self plagiarism” denilen veokuyucuyu “aptal” yerine koymakla eşdeğer tutulan bir saygısızlığa imza atmıştı.
Buna rağmen, hiçbir özdil okuru, bu saygısızlıktan rahatsızlık duymamıştı.
*
yılmaz özdil’in yaptığı tüm bu “aşırmaları” niçin mi hatırlattım?
Hatırlattım, çünkü!..
Tarihçi yazar Halil Berktay, dünkü Star gazetesinde; hiçbir dipnot ve kaynakçası olmayan özdil’in son kitabı “Mustafa Kemal” ile ilgili yaptığı açıklamada, yılmaz özdil’in;
Selanik'teki Makedonya Devlet Arşivi'nde senelerce görevli olarak çalışan Vasilis Dimitriadis'in;
"Bir Evin Hikâyesi” isimli kitabından “aşırmalar” yaptığını açıkladı..
Anlayacağınız, huylu huyundan yine vazgeçmemişti.
özdil,
“on yılımı aldı” dediği Mustafa Kemal kitabı için dahi hırsızlık yapmaktan “haya” etmemişti.
*
Velhasıl!..
Yaptığı kısa dönem askerlikte bile nöbetlerini başkasına tutturan…
“Aç aç biletleri” satarak ise, ticareti öğrenen özdil, değil yazarlık yapmak…
Pazarda limon satsa bile, muhakkak silkeleyecek birkaç Kemalist kerize denk gelir!...

Hiç yorum yok: